28 Mart 2016 Pazartesi

SABIR VE KARADUT


                                                  HİKAYESİ

1949'da  bir gün İstanbul  Büyük Kulüp'teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir  okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut'u okumaya başladı:

"Karadutum, çatal karam, çingenem/
Daha nem  olacaktın bir tanem/
Gülen ayvam, ağlayan narımsın/
Kadınım, kısrağım, karımsın"...

Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden  gözlerinden yaşlar süzüldü.Salondaki herkes  niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren  Eyüboğlu... Çünkü şiirde  "kadınım, kısrağım,  karımsın" dediği kadın, karısı değildi.Bu şiiri  3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari  Gerekmezyan...

"Kara saplı bıçak  gibi"
Mari, Bedri Rahmi'nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar  Akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti.O dönem askerliğini yapmakta olan şair-ressamın sinesine, "kara saplı bir bıçak gibi"  saplanmıştı. Mari,  Bedri Rahmi'nin bir  büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari'nin çeşit çeşit  portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı.Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi,  sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine  dönmesini bekliyordu.

Yorgun  yürek
"Karadut", 1946'da menenjit  tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi  için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı.Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç  alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu  çabalar da sonuç  vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi'nden Mari Gerekmezyan'ın ölüm haberi  geldi.Bedri Rahmi  yıkılmıştı.Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve  döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı.O dönem içkiye başladı ünlü şair...

Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:
"Türküler bitti/
Halaylar  durdu/
Horonlar  durdu/(..)
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu /
Yoruldu yüreğim,  yoruldu."

Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi  atlatmasına yardımcı oldu. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için  çabaladı.Başardığını sanıyordu.Ta ki Büyük Kulüp'teki o geceye kadar... "Karadut"u okurken, Bedri Rahmi'nin yanaklarından süzülen  gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı.Bunun üzerine Eren, bir süre Paris'te yaşamaya karar verdi.  Oradan eşine yazdığı bir mektupta "o gece"yi hatırlattı:

4 Ocak 1950 -  PARiS

"Canuşkam,
Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı?  Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü  görünce içimin karardığını hissetmiştim.  Sesin, nasıl  titremişti.Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun?  Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler  sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir  gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah  dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim  yanımızda yaşamaktan,  mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren."

Bu dualar işe yaradı.Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü. 1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler.


KAYNAK : ATAKAN'LA ŞİİR DÜNYASI PROGRAMI / RADYO59 -ALINTIDIR-


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder